Ben Leyla Taşçı !!!

Ben, Leyla Taşçı. Bir kamyonetin arkasında tanıştım İstanbul’la. Derme çatma bir evde yaşadım, küçük yaşta çalışmaya başladım. Evlat oldum, kardeş oldum, eş oldum, anne oldum. Kendimden başka her şey oldum. Ben, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde denk geldiğiniz binlerce kadından biriyim… ‘Hayatımı yazsam roman olur’ derler ya, öyle… Valla…”


Oyuna bileti ilk aldığımda oyun ile ilgili tereddütlerim vardı. Toplumsal olarak son zamanlarda çok sorguladığımız, çoğumuz için ince çizgilerde olan kadın hassasiyetinin nasıl aktarılacağı ile ilgili oyuna gidene kadar soru işaretlerim vardı. Seray Şahiner'in Antabus adlı kitabından uyarlanan oyun Nihal Yalçın'ın tek kişilik dev performansı ile bütünleşmiş ve doksan dakika boyuncada insanda dokunmadığı duygu bırakmamış.

Daha önce kitabı okuma fırsatım olmamıştı. Bu yüzden ikisinin karşılaştırmasını yapamıyorum. Ancak bana göre bu oyun üçüncü sayfalara sıkışan hikayelerin, gazetelerin ilk sayfalarında görmeye alıştığımız manşetlerinin aslında kök nedeni olduğunu izleme fırsatını vermiş oldu. Sadece Türkiye için değil Dünya'nın geneline baktığımızda kadını geri plana atan her toplum manşetlerde görüp hoşlanmadığımız gerek şiddetin, gerek vahşetin yayılmasına temel zemin oluştururlar...

Leyla Taşçı bu hikayede önce sevmeyi ve sevilmeyi anlamaya çalışan, etrafındaki sevgisizlik ile baş etmeye uğraşan bir genç kız oldu, sonra istemediği halde önce eş sonra anne, sonra bir daha anne...

Oyunu izlerken önce Leyla oldum, küçük kızı oldum, tekrar hamile kaldığında kız mı diye endişelendiği bebeği oldum. Öyle güzel oynadı ki Nihal Yalçın bütün bu sevgisizlik ortamı içerisinde bile aralarda bizim yüzümüzde tebessüm edebileceğimiz sahneler çıktı ortaya...Gülümserken bile rahatsız olursun ya tam olarak içimde böyle duygular belirdi.

Oysaki sadece kendi olmak istedi Leyla... Belki sonra iyi bir eş, anne ya da ne istiyorsa o olabilecekti. Olamadı oyun boyunca bunu yapmak için mücadelesini gördük. Korkularını izledik, kendisinin hiç sevmediği insanlara yaşadıkları ile nasıl dönüştüğünü, bununla baş edebilme mücadelesini seyrettik.

Beni en çok etkileyen sahnelerden biride ona karşı davranışlarından dolayı en çok kızdığı annesine dönüştüğünü fark ettiği sahne oldu. Hayat bazen öyle bir noktada bırakabiliyor ki insanı, yaşadıkların seni o hiç benzemek istemeyeceğin insana dönüştürüyor. Bütün yaşadıklarının vermiş olduğu zorlukların üstüne bir de bunu görmek Leyla'ya ağır geldi..

Son zamanlarda üzerinde sürekli konuştuğumuz ve tecavüzün sürekli olarak meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, istenmeyen evliliklerde her akşam kadınlarımızın maruz kaldığı yasal tecavüz kavramına değinilmesi sanırım daha güzel anlatılamazdı. Nihal Yalçın'ın bu oyunu tek söyleyebileceğim daha çok insana ulaşmalı daha çok kişi izlemeli. Kitabı imkan olsa oyunun gitmediği yerlerde ücretsiz olarak dağıtılmalı. Oyundan çıktığımda bir kaç gün kendime gerçekten gelemedim. 

Duygusal olarak insanı çok zorlayan hatta izlerken hırpalayan bir oyun bile diyebilirim. Ama sadece kısa bir süre için herkes Leyla'yı biraz anlayabilse,  bir dakika için bile Leyla olabilse belki dünyada bu kadar şiddet izlemek zorunda kalmayız.

Demem o ki oyun çok güzel izleyin izlettirin...

Biletler için Semaver Kumpanya'sına bir göz atabilirsiniz.

Şimdiden İyi Seyirler...






2 yorum:

  1. Paylaşımınızı okurken bile tüylerim diken diken oldu. Nasıl merak ettim anlatamam. İzleme şansım yok ama kitabı mutlaka okuyacağım. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim beğenmenize umarım daha çok insana ulaşır :)

      Sil

Tasarım:Sawako Kuronuma