Yıllar önce bilmesem de hep güzel bir Eylül sabahı dünyaya gelmişimdir diye düşünmüşümdür. Yapraklar sonbaharın tüm renklerini almış, sokaklara saçılmış, hafif esinti kendini hissettiriyor ama güneşi gördüğün yerde de ısınıyorsun. Yazın biticeğine üzgünsündür ama başlangıçlar için de uygun zaman gelmiştir. Yazın hareketliliği üstündedir, ama sonbaharın sakinliği de çeker seni içine içine. Bundan 30 sene önce böyle bir sabah da doğmuş olmalıyım diye düşünürüm. Bugün seçme şansım olsa yine bir Eylül sabahı dünyaya gelmek isterim. Ben gibi...Eylül gibi...
Alın O Bulutu Üstümden: Budapeşte :)
Geç kalmış bir yazı ile karşınızdayım. Erteledikçe toparlamak daha da zor oldu, aslında Budapeşte'nin kendisi de başlı başına zor bir gezi olduğu için toparlayamamış olmamda normal. Sziget festivaline gittiğimden daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Festivalin bitimine iki gün daha ekleyerek tatilin son kısmını şehri gezmeye ayırmıştık. Zaten çok büyük bir yer olmadığı için kendimizce ve daha önce giden arkadaşlarımızın yönlendirmeleri ile iki günün yeterli olacağına grup olarak hem fikirdik. Hani şartlar da buna izin verse bence de 2 gün de mis gibi de gezebilirdik.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)